LibyaÂ’da anlaÅŸma tamam peki ya uygulama?
Özellikle başkent Trablus’u denetimi altında tutan ‘İslamcı’ grupların yarattığı rahatsızlık, öyle görünüyor ki, DAEŞ’le mücadele etme bahanesiyle Libya’yı bombalamaya başlayacak olan ülkelerin, güçlerini ve desteklerini Tobruk tarafına kaydırmalarına yol açacak.
Yaklaşık iki hafta önce,Fas’ın Atlas Okyanusu kıyısındaki kentlerindenSheyrat’ta bütün dünyanın yakından izlediÄŸi bir anlaÅŸma imzalandı. BirleÅŸmiÅŸ Milletler (BM) arabuluculuÄŸunda gerçekleÅŸtirilen imza töreninde, masanın iki ucunda Libyalı iki muhalif parlamentonun temsilcileri oturuyordu. BM’nin, Libya’daki mevcut siyasal krizin sona erdirilmesine doÄŸru atılmış “ilk adım” olarak tanımladığı uzlaÅŸma süreci, uluslararası camiada daülkenin nihayet huzura ereceÄŸi yönündeki beklentileri yeniden canlandırdı.
AnlaÅŸma, kabaca, Libya’nın batı ve doÄŸu uçlarında yer alan Trablus ve Tobruk’taki iki rakip parlamentonun tek bir hükümet oluÅŸturmasını ve silahlı milislerin kontrol altına alınarak ülkede yeniden asayiÅŸin saÄŸlanmasını öngörüyor.
Peki bu mümkün mü? AnlaÅŸma uygulanabilir mi? Libya’da o çok özlenen sulh ve barış yeniden tesis edilebilir mi?
Bu soruların cevabını bulabilmek için, krizin tarihçesine ve bugünlere gelinene kadar kat ettiği aşamalara bakmak yerinde olur:
1969’da askeri darbeyle ele geçirdiÄŸi ülkenin yönetimini, yine askeri bir müdahaleyle bırakmak zorunda kalan Muammer Kaddafi,20 Ekim 2011 günü doÄŸum yeri olan Sirt’te kendi halkı tarafından linç edilerek öldürüldüğünde,geriderüzgarın önündeki kum yığını gibi savrulmaya hazır bir ülke bırakmıştı.
Uçurumlar çok derin
Tam 42 yıl demir yumrukla yönettiÄŸi Libya, Kaddafi döneminde, onun kendine has iktidar anlayışı sayesinde ‘tek vücut’ haline gelmiÅŸti. Uzun bir tarih boyunca Trablus, Fizan ve Sirenayka olarak üç ana parçaya ayrılmış bulunan Libya’yı birleÅŸtirip kontrolü altına alan Kaddafi,kurduÄŸu ‘cemâhiriyye’ sistemiyle en küçük köylere kadar halk üzerinde otoritesini hissettirmiÅŸti.
Kaddafi figürünün ortadan kalkmasının Libya açısından ilk sonucu, onun zorbalıkla bir araya getirdiÄŸi kumaşın yamalarının,dikiÅŸ yerlerinden birer birer patlaması oldu.GeçtiÄŸimiz dört yılda Libya’da tanık olduÄŸumuz kaos, aslında 1969 öncesi döneme hızlı dönüş çabalarından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil. Ama ülkenin başında, herkesin öyle ya da böyle itaat edeceÄŸi ‘güçlü’ bir lider bulunmadığından, Libya en az üç parçaya bölünmenin eÅŸiÄŸinde bulunuyor.
Fas’ta saÄŸlanan anlaÅŸmanın zaafları, ihtilaf noktalarının fazlalığında ve derinliÄŸinde gizli. Trablus’ta mukîm parlamento, 2011’deki geçiÅŸ sürecinde özellikle baÅŸkent ve çevresini ‘özgürleÅŸtiren’ ve bu nedenle ülkenin kaderinde ağırlıklı ÅŸekilde söz sahibi olmak isteyen ‘Ä°slamcı’ gruplar tarafından destekleniyor. DoÄŸudaki Tobruk’ta ise, her yönden bunlara rakip olacak ÅŸekilde, uluslararası kamuoyunun da resmen tanıdığı ve desteklediÄŸi diÄŸer parlamento yer alıyor.
Tobruk ekibinin Arap dünyasından da Mısır ve BirleÅŸik Arap Emirlikleri gibi güçlü ve hırslı destekçileri bulunuyor.Bu iki ülke, Genelkurmay BaÅŸkanı General Halife Hafter üzerinden Libya’da hegemonya kurmak isterken, Bingazi ve çevresindeki petrol yataklarının da denetimi peÅŸindeler.Mısır ve BirleÅŸik Arap Emirlikleri’ne ait savaÅŸ uçakları, geçtiÄŸimiz aylarda zaman zaman Libya’da bombardımanlar düzenleyerek, de-facto durumun Tobruk yönetimi lehine deÄŸiÅŸmesi için ellerinden geleni yaptılar. Bütün iÅŸaretler, Fas’ta saÄŸlanan anlaÅŸmadan sonra, bu iki ülkenin yeni düzeni de bizzat kurmak üzere kolları sıvadığını gösteriyor.
AnlaÅŸmanın bir diÄŸer zaafı, sahadaki birçok grubun mutabakatı kabul etmeye yanaÅŸmaması ya da yetersiz bulması. Öyle ki BM temsilcileri bile, imza töreninin ardından “DiÄŸer gruplar, anlaÅŸmayı kabul için cesaretlendirilmeli ve uygulama konusunda gayret gösterilmeli” ÅŸerhini düşmek zorunda kaldı.
Fas’taki anlaÅŸma, ülkenin doÄŸusunda ve batısında ortaya çıkan, son bir yıldır da en yüksek seviyelere ulaÅŸan anlaÅŸmazlıklar sahada kendiliÄŸinden çözülmeden imzalandığı için, bir tür oldu-bitti aslında. Fransa ve Ä°ngiltere baÅŸta olmak üzereuluslararası kamuoyu, Libya’da “bir an önce” birlik hükümetinin kurulması için bastırdı.Çünkü acilen halledilmesi gereken bir ‘problem’, Trablus ve Tobruk’un tam arasında, deyim yerindeyse ülkenin odak noktasında gün geçtikçe büyüyor: DAEÅž.
DAEÅž’in Libya’daki görevi
“Hükümet kurulsun ki, hava saldırılarına baÅŸlayalım.” Bu cümleyi hem Fransız hem de Ä°ngiliz yetkililer son aylarda birkaç defa tekrarladı. Libya’daki siyasi ihtilafın sona erdirilmesi yönündeki yoÄŸun çabanın ardında, halkın huzur ve güven içinde yaÅŸaması isteÄŸinden çok, Kaddafi’nin memleketi Sirt ve çevresini elinde tutan DAEÅž’e yönelik hava saldırılarının bir an önce baÅŸlatılması için gösterilen acele var aslında. SavaÅŸ uçakları, Kaddafi’yi BM kararını beklemeksizin bombalamıştı malum. Åžimdi en azından prosedürlere riayet ettiklerini düşünerek sevinmeliyiz belki, kim bilir.
Latife bir yana, Fas’taki anlaÅŸmayla birlikte, uluslararası güçlerin Libya’ya askeri müdahale süreci de hızlanmış oldu.Suriye’de “DAEÅž’le mücadele” adı altında ne kadar makul ve gelecek vaat eden muhalif varsa vurulduÄŸu gerçeÄŸini göz önüne aldığımızda, Libya’da da durumun bundan farksız olmayacağını söyleyebiliriz.
Özellikle baÅŸkent Trablus’u denetimi altında tutan ‘Ä°slamcı’ grupların yarattığı rahatsızlık, öyle görünüyor ki, DAEÅž’le mücadele etme bahanesiyle Libya’yı bombalamaya baÅŸlayacak olan ülkelerin, güçlerini ve desteklerini Tobruk tarafına kaydırmalarına yol açacak. Birlik hükümeti içinde terazinin Tobruk tarafını destekleyen uluslararası sistem, DAEÅž’in hakim olduÄŸu bölgede düzenleyeceÄŸi hava saldırılarıyla aslında General Hafter ve ekibine alan açmış olacak. Ki DAEÅž’in Libya’daki varlığının, bu plana iÅŸlerlik kazandırmak için olduÄŸu da neredeyse kesin gibi.
HerÅŸey planlandığı gibi yürürse, “DAEÅž ortadan kaldırıldığında” Tobruk yönetiminin itici gücü durumundaki General Hafter’in askeri birlikleri (ve elbette Mısır ve BirleÅŸik Arap Emirlikleri gibi ‘aÄŸabeyleri’ de) ülkenin üçte ikisinde fiili egemenliÄŸi saÄŸlamış olacaklar. Trablus ve çevresindeki paramiliter kuvvetlerse, gidiÅŸata karşı çıkmak DAEÅž’le mücadeleye sekte vurmak olarak lanse edileceÄŸinden, bu oldu-bittiye razı olmak durumunda kalacaklar.
Formül, Libya’da da aynı
Libya’da herÅŸeyin planlandığı gibi yürüyüp yürümeyeceÄŸini göreceÄŸiz. Ama deÄŸiÅŸmeyen bir ÅŸey var: DAEÅž, tıpkı Suriye ve Irak’ta olduÄŸu gibi, Libya’da da ‘misyon’unu hakkıyla eda etmeye hazır görünüyor.
Irak’ta formül şöyle iÅŸliyor: Özellikle Sünnilerin yoÄŸunlukta olduÄŸu bölgeler DAEÅž tarafından ‘iÅŸgal’ ediliyor. Ahali bölgeden kaçıyor, DAEÅž epey yaÄŸma yapıyor. Daha sonra Åžiilerin domine ettiÄŸi ve direkt ÅŸekilde Ä°ran’ın yönettiÄŸi Irak ordusu (ve ona baÄŸlı Åžii milisler), oraları DAEÅž’in elinden ‘kurtarıyor’.Sonrasında ise, sakinlerinin korku içinde terk ettiÄŸi Sünni kent ve kasabalarının ÅžiileÅŸtirilme süreci baÅŸlıyor. Bu süreç, ÅŸimdiye kadar ÅŸaÅŸmaksızın böyle ilerledi.
Suriye’de ise, aynı formülde Åžiilerin yerinde Kürtler yer alıyor. DAEÅž’in ‘iÅŸgal’ ettiÄŸi bölgeleri ABD’nin desteklediÄŸi Kürt milisler teker teker ele geçiriyor. Etnik temizlik ve tehcir baÅŸta olmak üzere bütün enstrümanlar kullanılarak, oralar gelecekteki ‘Kürt devleti’nin mevhum sınırlarına dahil ediliyor. DAEÅž, Suriye’de ayrıca BeÅŸÅŸar Esed rejimiyle savaÅŸan muhalif gruplarla mücadele ederek, ülkenin batı yakasında kurulması planlanan Alevi-Nusayri devletine giden yolun da taÅŸlarını döşüyor.
Tüm bu planlanan deÄŸiÅŸimler istendiÄŸi gibi gerçekleÅŸtirildiÄŸinde, DAEÅž de kendi kendine tarihe karışacak. Samimi duygularla “Ä°slâm Devleti” için çarpışan garibanlar savaÅŸ meydanlarında can verecek; onları cepheye süren aklı oluÅŸturan parçalarsa, ait oldukları ülkelerin istihbarat birimlerindeki görevlerine geri dönecek. Ä°slâm dünyası aklını başına toplamazsa ve kendi kaderine sahip çıkma iradesini göstermezse, yakın gelecekte baÅŸka senaryolar yazıp uygulamak üzere...
Henüz yorum yapılmamış.